4 Ekim 2013 Cuma

Moskof Bakireleri ve Adnan Menderes

moskof bakireleri ve adnan menderes
moskof bakireleri ve adnan menderes


ATV'de yayımlanan "BEN ONU ÇOK SEVDİM" isimli dizinin de etkisi ile Adnan Menderes ve aşkları(!) yine gündemde. Şu ana kadar yayımlanan bölümlerinde dizi, Adnan Menderes'in sadece Ferit Alnar'ın karısı Ayhan Alnar (Aydan) ile aşk(!) yaşadığını ve çok da hayran olunası, asil  bir aşk yaşadıklarını gösteriyor.

Pekiyi, gerçekler böyle mi? Kendisi aslında Sabetayist bir gizli Yahudi olan Adnan Menderes'in aşk(!) yaşamına bakılınca sadece Ayhan Aydan ile değil, evli-bekar onlarca fahişe ile aşk(!) yaşadığı görülüyor. Bunlardan biri de "Moskof Bakireleri" denilen dört kız kardeşten biri olan Suzan Sözen... Aşağıya alıntılayacağımız yazı, Suzan Sözen'in yakın arkadaşı Leyla Umar ile yapılan bir röportaj... 


Söz konusu TV dizisinin senaristleri Menderes'in diğer aşk(!)larından bahis edecekler mi, edeceklerse onların kocalarını da ruh hastası gösterecekler mi, hangi birine nasıl kılıf uyduracaklar da Adnan Menderes'in olmayan onurunu kurtaracaklar bilmiyoruz ama toplum olarak artık araştırıyoruz ve her meselede gerçekleri bilmek istiyoruz. İşte o röportaj... [Köşeli parantez içindeki bilgiler Akademi Dergisi tarafından yazılmıştır.] 


***

Suzan ve kardeşlerine 'Moskof bakireleri' derlerdi

Gerçek Adnan Menderes'i anlatın! Kafanızdan, gerçek dışı Menderes portresi uydurmayın! (Ben Onu Çok Sevdim)

ben onu çok sevdim
ben onu çok sevdim


(...) Adnan Menderes-Suzan Sözen ile hem de kocası emniyet müdürü Fethi Avni Sözen'in "izniyle" aşk yaşamadı mı? Emniyet Müdürü Sözen'in bu nedenle Gümüşhane ataması durdurulup İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı yapılmadı mı?

Aksini söyleyen varsa hodri meydan!

Yassıada Mahkeme tutanakları kapı gibi orada duruyor. Suzan Sözen'in verdiği ifadeyi yok mu sayacaksınız: “Kocam Ferit Sözen, o tarihte İstanbul Polis Okulu’nda hoca idi. Gümüşhane’ye tayin edildi. Gitmedik. Burada kalmak için çok çalıştık. Menderes’e bu işi yaptırmanın çarelerini aradım. Bir gün Tarabya’da, Piliç Osman’la tanıştım. Bize Başbakan’ı çok iyi tanıdığını ve Menderes’le tanıştırabileceğini söyledi. Ertesi gün, Menderes telefon ettirdi ve imzalı kitabımı istetti. Kocama sordum, muvaffak etti. Bu şekilde tanıştık, eve gelmeye başladı. O geleceği vakit, kocam hasta dahi olsa evden çıkardı. Pencerede parolamız vardı. Kocam anlardı, dönerdi.”

Maçka'daki Belveder Apartmanı'nın dili olsa da bu gerçekleri bir bir anlatsa...

22 Eylül 2013 Pazar

Oğlu her şeyi kabul ve itiraf etti; Adnan Menderes Sabetayist bir gizli Yahudiydi

menderesin oğlu
menderesin oğlu

9 günlük bayram tatili benim için rahat okumalara fırsat olur. Marc David Baer'in yazdığı 'Selanikli Dönmeler' yıllardır üzerinde çalıştığım, düşündüğüm bir konu olunca satır satır eğildim. Notlar aldım. Birçok yeni bilgi edindiğim halde doğrusunu söylemek gerekirse Baer'in kitabı beni tam olarak tatmin etmedi. Ne zaman Sabetayizmle ilgili şöyle dört başı mamur bir kitap çıkacak diye de düşündüm. Baer'in titiz çalışması bile mevcut soruların birçoğunu cevaplamıyor. O halde ben de Sabetayizm araştırmalarında nereye geldik ve Baer'in kitabı hangi yeni bilgileri ilave ediyor, sizin için kaleme aldım. Tarih yazımımızı tepetaklak okumaya hazır mısınız?

Marc David Baer'in kitabı

(Selanikli Dönmeler / Doğan Yay. 2011) aklımızdaki soruları cevaplamaya yetmiyor. Çünkü sabetayizm Türk tarihinde yok sayılmış bir disiplin! Ve o kadar çok soru birikti ki...

Dinsel ritüelleri halen devam ettiriyorlar mı? Örneğin 18 emir halen ihlal edilemez kurallar mı?

Cemaatin lideri tek kişi mi, yoksa her kolun ayrı bir lideri mi var?
1900'lü yılların başında olduğu gibi ortak bir sandıkları var mı? Karar defterleri var mı?
Cemaatin mensubu kaç kişi?

Yeni kuşak, Sabetayist kimlikten ne kadar haberdar? Sorular uzayıp gidiyor...

Asıl mevzuya ise bir türlü giremiyoruz. 1600'lü yıllarda yaşamış Sabetay Sevi'nin öğretileriyle günümüzü birleştiremiyoruz.

Anadolu'da gizli din yaşayan onlarca cemaat var. Halen var. Gidin Trabzon köylerinde gizli Hıristiyan görünürde Müslüman olan köylüler bulursunuz. Sabetayizmin önemi yönetici sınıfın onlardan oluşmasıdır. İktidar, finans, eğitim, kültür ve sanatta hep onların sözü geçti. O zaman akıllara şu soru geldi: Bir kast sistemi mi var?

Kimi tarihçi, gazeteci, aydın bu soruyu önemsiz buldu kimi ırkçılıkla suçladı. Oysa yakın tarihimize samimiyetle bakan ve Türkiye'yi anlamak isteyen her kişinin aklını başından alacak ilginçlikte bir konudur.


MENDERES'E 'İTİRAZINIZ VAR MI' DİYE SORDUM

Adnan Menderes 'İdam edileceksin.' diye uyarılmıştı

adnan menderes suleyman hilmi tunahan idam
adnan menderes suleyman hilmi tunahan idam


“2000’li yılların başında bir yaz günüydü. Vazifeli olduğum Tatvan Saadet Camii içinde Sıbyanların dersindeyken birisi cami içerisine girdi ve dedi ki “Hocam dışarıda sarıklı, sakallı bir zat sizi çağırıyor.”

Çıktım baktım ki Bitlisimizin Nurşen(Güroymak) ilçesinden Şeyh Abdurrahman Taği (k.s) ailesinden birisi. Yanına vardım. Selam ve hasbühalden sonra bana sordu:

“Sen Mela (Molla, Hoca) Mesut musun?”
Ben de,“evet” dedim.

Ardından,“Sen Süleymancı mısın?”diye sordu.

Ben de,“Hayır efendim. Ben Süleymanlıyım; elhamdülillah!”deyince,

“Süleymancı nedir? Süleymanlı nedir?” diye sordu.

Cevaben:“Süleymancı din, mezhep, meşrep v.s manalara gelmesi muhtemel bir durumdur. Fakat Süleymanlılık bir aidiyettir. Bizim dinimiz İslam, mezhebimiz Ehl-i Sünnet vel-Cemaat, meşrebimiz Nakşîliktir. Hem Süleymanlılık Kamil ve Mükemmil bir Mürşide intisabdır.” dedim.
Bu sözlerime daha çok memnun oldu.

Yapmış olduğum açıklamaya müteakip (Daha sonra 1968 yılında vefat eden Şeyh Nasır Kocaman’ın oğlu Şeyh Abdullah KOCAMAN olduğunu öğrendiğim) bu zat şöyle dedi:

“Senin Şeyhin Süleyman Hazretleri ile de alakalı benim yanımda bir hatıra vardır. Ben yaşlı ve hasta bir adamım sana bu hatırayı anlatayım.”
Devamla,“Sen İstanbul’da lezzet lokantası var bilir misin?” diye sordu.

“Bilirim” dedim.

Şöyle devam etti:

“50’li yılların sonuna doğruydu. Ben babam Şeyh Nasır ile beraber bir sağlık meselesinden dolayı İstanbul’a gitmiştik. Lezzet lokantasında Adnan MENDERES ile babam Şeyh Nasır sohbet ettiler."
Bir ara Menderes:‘Şeyhim İstanbul’da büyük âlim ve şeyh Süleyman Efendi(k.s) vardır. Seni onunla tanıştırayım mı?’ dedi.
Babamda ‘iyi’ olur dedi.

Derken Süleyman Efendi arandı. Ama gelmedi. Bu defa Başvekil aracını gönderdi. Süleyman Efendiyi getirdiler. Şeyh Süleyman (k.s) içeriye girdi. Oldukça heybetli sanki biraz da celalliydi ve bir Başvekile gösterilen tazim v.b hali göstermedi. Normal bir muamele gösterdikten sonra hal-hatır soruldu. Ardından Adnan MENDERES babam Şeyh Nasıra dedi ki:

‘Şeyhim, Süleyman Efendi bize kırgındır. Bizi barıştırır mısın?’

Bu söz üzerine Şeyh Süleyman Efendi (k.s) şecaatle:

1. Bölüm full tek parça izle. Ben Onu Çok Sevdim. ATV




2. Bölüm full tek parça izle. Ben Onu Çok Sevdim. ATV




Adnan Menderes'in paracıkları kapıcıya mı nasip oldu? Holding kuran kapıcının sırrı. (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim
Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim

Holding kuran kapıcının sırrı

44 yıldır saklanan olayın perde arkası: "Adnan Menderes 27 Mayıs İhtilali'nden hemen önce sevgilisi Suzan Sözen'e para dolu bir paket yolladı."

EMANET PARA

"Sözen evde yoktu, paket kapıcıya emanet edildi. Darbe olunca kapıcı emaneti vermedi. O kapıcı şimdi büyük bir holdingin patronu.

Menderes'in emaneti ile holding patronu olan kapıcı kim?

Sabetayist bir gizli Yahudi olan Adnan Menderes ölüme kahramanca gidemedi. (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim
Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim

Adnan Menderes Yassıada'da çok sayıda uyku hapını bir anda yutarak intihar etmeyi tercih etmişti. Kapıdaki nöbetçiler Menderes'in uykudaki halinde bir tuhaflık olduğunu fark edince derhal müdahale edildi ve midesi yıkanan Menderes kurtarıldı...

28 saat uyuduktan sonra ancak uyandırılabilen Menderes'in eçcinsel ilişki yaşadığı arkadaşı Edhem Menderes ile görüşmesine izin verildi...

Menderes, eğer bu davalardan kurtulabilirse, memleketi Aydın'daki çiftliğine yerleşip siyasetten tamamen uzaklaşacağını söyledi, soyadını aldığı Edhem'e... Ama bu sözleri söylerken son gelişmelerden haberi bile yoktu...

O ölümle mücadele verirken Yassıada mahkemesi son kararları açıklamış ve 15 kişiyi idama mahkum etmişti bile... Milli Birlik Komitesi de kararları onaylayınca Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan gece üçe doğru idam edilmişlerdi... (Fatin Rüştü Zorlu da Adnan Ertekin Menderes gibi sabetayistti. Tevfik Rüştü Aras'ın kızı ile evlenmişti.. Türkiye tarihinin en büyük hırsızlık çetelerinden birini kurması ve yüzde on komisyon ile iş çözmesi ile tanınmıştı... )

Artık Menderes için her şey çok geçti...
(Tıpkı Erdoğan için her şeyin çok geç olması gibi...)


Menderes, tedavi için başka bir adaya götürüleceği söylenerek kandırıldı ve askeri bota bindirildi. Ama İmralı'ya götürüldü... İmralı'ya Ayak basıp ilerlerlerken bir köşe daha dönülünce bir anda idam sehpası görünüverdi... Menderes, ayaklarının üzerine basamaz bir hale geldi, dizleri tutmadı ve tabiri caizse iki askerin kolunda sürüyerek sehpaya kadar götürüldü... Öyle kahramanca, bir dava adamına yakışır surette, dimdik falan ölmedi...

Adnan Menderes Sabetayistler tarafından kurulmuş rejimin başbakanlarından bir tanesiydi. (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)



Yahudiler, 20. asırda içimzdeki hain Sabetayist Yahudilerle bir olup iki devlet kurdular; Biri Türkiye, diğeri İsrail...

- Sözde Cumhuriyetiz ama Anayasamızın gizli maddeleri var?

- Merkez bankamız çok ortaklı bir anonim şirket... Ne statüsü ne ortakları doğru düzgün belli değil... Paralarımızın üzerinde "Türkiye Cumhuriyeti" ifadesi bile yazmıyor...

- Genel Kurmay başkanlarımız Yahudilerin ibadethanesi Ağlama Duvarında ağlayıp duruyorlar...

- Türkiye’yi kurduğu iddia edilen Mustafa Kemal’den tutun da, günümüze gelene kadar, meşhur idarecilerimiz,askerlerimiz, bürokratlarımız hep Sabetaycı Yahudi kökenden çıkıyorlar...

- % 99’u Müslüman olan bir ülkede başörtüsünü bunlar mı yasaklıyorlar?

- PKK’yı bunlar mı bilerek bitirmiyorlar?

- Yeni Türkiye devletinin resmen tanındığı Lozan’da bizi neden Yahudi Hahamı Haim Nahum temsil etti?

- Ünlü Sabetaycı Yahudi Orhan Pamuk Amerika’da bir panelde neden “Modern Türkiye Cumhuriyeti’ni biz kurduk” dedi...

- Türkiye Cumhuriyeti bir Yahudi cenneti olarak mı inşaa edildi?

- 1924’te Yunanistan ile yaptığımız Mübadele ile neden Türk diye hep Selanik Yahudileri getirildi?

Bizim ne işimiz vardı Komünist asker yağmuru ile Hristiyan askerlerin tam ortasında? (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Bizim ne işimiz vardı Komünist asker yağmuru ile Hristiyan askerlerin tam ortasında? (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)
Bizim ne işimiz vardı Komünist asker yağmuru ile Hristiyan askerlerin tam ortasında?
(Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Kendisi de Sabetayist bir gizli Yahudi olan ve "İçimizdeki İsrail"in stratejileri, ABD'li büyük büyük Masonların onayı ile iktidara getirilen ve o yıllarda Komünizme kayması riski çok yüksek olan Türkiye'yi bu tehlikeden koruyup Batı nüfuzunda tutma görevi verilen  Adnan Menderes,  "Biz yavrularmızı Kore'ye, savaşmaya değil, barışı tesis etmeye gönderiyoruz" diye yalanlar anlatmıştı millete...

Halbuki Menderes'in 
Başbakanlık Başmüşaviri olan Ahmet Salih Korur bile, Türkiye Masonlarının Maşrık-ı Azamıydı. Bağlı olduğu ABD başkanı ve aynı zamanda en üst dereceli Mason olan Herry Truman "Türkiye'nin Kore'de batağa saplanan ABD ve müttefiklerine yardımcı olması ve cephede savaşacak asker temin etmesi" için gerekenlerin yapılmasını emretmişti hem Korur'a, hem Menderes'e hem de Menderes'in kabineleri içinde bulunan çok sayıda Kripto Yahudi ve Masona...

Bizim mahallede bir ihtiyar Hüseyin Amca var. Hala sağ... Kore gazisi.. 4. seferde Amerikan gemisi ile gidenlerdenmiş. Yolculuk gemi ile bir aydan fazla sürmüş anlattığına göre... 

Sabetayist Adnan Menderes soy ismi olan ERTEKİN'i değiştirip Menderes yaptı. (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Sabetayist Adnan Menderes soy ismi olan ERTEKİN'i değiştirip Menderes yaptı.

Kripto Yahudi Adnan Menderes'in ilk soyadının ERtekin olduğunu ve -ER ekinin sabetaycı hain yahudilerde sıklıkla bir şifre olarak kullanıldığını belirtmiştik...

Şimdi Menderes'in memleketi Aydın'ın bu güne kadar ki belediye başkanlarına bakalım dedik... Dikkat çekici isimler var;
Aydın'ın ilk belediye başkanı, Fuat Şahin ERlaçin..
İkinci belediye başkanı ise Ahmet Emin ERkayın...
Hele bir tanesi var, M. Doğan UluERgüven... Hem "ulu" şifre hem de "er"...
Sökmensüer soyadı kadar olmasa da epey dikkat çekici... 

Hiç bilinmeyen gerçek yüzü ile ve özetle; gerçek Adnan Menderes kimdir? (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim
Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim

Adnan Menderes'in Sabetayist bir gizli Yahudi olduğu iddialarının, oğlu Aydın Menderes'e, Akşam gazetesi köşe yazarı Gürkan Hacır tarafından sorulduğunu...

Aydın Menderes'in, "Bu iddiaların kaleme alındığı kitapta yazılanlar doğru, kitap basılmadan önce bana da sorulsa idi daha fazlasını anlatırdım." dediğini...

Kısa bir müddet sonra Aydın Menderes'in ansızın fenalaşarak hastahaneye kaldırıldığını...

Hanımının, "Çok zaman kaybedildi... Yanlış teşhis konuldu ve çok zaman kaybedildi. Öyle olmasaydı kurtarılabilirdi." dediğini...

Adnan Menderes'in kabinelerinin Kripto Yahudi, Sabetayist ve Kripto Ermeni dolu olduğunu...

Atatürk'ü koruma kanunu diye anılan 5816 sayılı kanun maddesini Menderes'in çıkardığını...

Menderes'in, devrinin gerçek islam alimleri tarafından sevilmediğini ve hiçbir zaman tasvip edilmediğini...

Menderes'in Kamal Adıtürk ile neredeyse bacanak olacakken, son anda işin ters gittiğini...

Bu bilgiyi gömün! İsmet İnönü, Adnan Menderes'e neden engel olmadı? (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Bu bilgiyi gömün! İsmet İnönü, Adnan Menderes'e neden engel olmadı? (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)
Bu bilgiyi gömün! İsmet İnönü, Adnan Menderes'e neden engel olmadı?
(Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)



Sözde, Menderes, İsmet İnönü gibi birini devirmiş... Sözde, Menderes, Mustafa Kemal'in devrimlerine karşı sessiz devrim yapmış...

Eğer hal böyle ise, neden İsmet İnönü gibi ağzından Allah kelamıı bile çıkmayan biri, sözde İslamcı menderes'in güpegündüz Başbakanlık eskortları ile zinalara gitmesine, hatta kocaları evdeyken bu kadınların evlerine zina etmeye gitmesine hiç ses etmemiş? Aynı anda onlarca metresi olmasına neden tepki koymamış?

İsmet İnönü'ye;

- Efendim! Bu çok büyük bir açık. İki günde alaşağı ederiz artık Menderes'i...

diyenlere neden İsmet İnönü;

- Böyle bir şeyi ne ben duydum. Ne siz söylediniz. Bu bilgiyi gömün.

demiş?

Aynı bu gün olduğu gibi o gün de yaşanan her şey bir tiyatro. İnönü devrilmedi. Menderes Atatürk devrimlerine karşı devrim falan yapmadı.

Menderes'in kendisi Sabetayistti. Kabineleri de Sabetayist, kripto Yahudi ve kripto Ermeni doluydu. 5816 sayılı Atatürk'ü koruma kanununu bile Menderes çıkarttı. Menderes devrinin Cumhurbaşkanı Celal Bayar bir Kripto Yahudiydi. "Bizim bu İslami serbestlik sağlayan kararlarımıza bakıp da şeriat geri gelecek diye sevinenler var. Şu çok iyi bilinsin ki biz şeriatı bir daha getirilemeyecek surette gömdük geçtik." mealinde konuşmalar yapıyordu bu kripto Yahudi Celal Bayar...

Peki dönen tezgah neydi?

Sabetayist Adnan Menderes'in kendi gibi İslam düşmanı olan İçişleri eski bakanı Namık Gedik neden ve nasıl öldü hala bilinemiyor.

Sabetayist Adnan Menderes'in kendi gibi İslam düşmanı olan İçişleri eski bakanı Namık Gedik neden
ve nasıl öldü hala bilinemiyor. 

Bakanın ölümü bir sır düğümü; Adnan Menderes'in bakanı Namık Gedik nasıl öldü?


İçişleri bakanı Namık Gedik, Süleyman Hilmi Tunahan'ın cenazesinin Fatih camii haziresine gömülmesinin istenmesi üzerine "Götürün o yobazın-gericinin cenazesini Karacaahmet'te bir çukura gömün" demişti... Bundan bir süre sonra gözaltında olduğu odanın camından atlayarak öldüğü iddia edildi. Lakin son meydana çıkan gerçekler bunun böyle olmadığını ve intihar etmediğini ispat etti. Netice olarak, içişleri bakanının nasıl ve neden öldüğü hala daha netleştirilemedi. Aşağıya alıntılayacağımız haber, Gedik'in o odadan atlayıp intihar edemeyeceğinin ispatı niteliğindedir...

Akşam Gazetesi'nden Mehveş Evi'in yazısı;

***

Namık Gedik`in `intiharı`, 27 Mayıs 1960`ın karanlıkta kalan olaylarından biri... Menderes hükümetinin İçişleri Bakanı Gedik, darbe günü evinden alınıp Ankara Harp Okulu`na getirildi. Üç gün sonra, hapsedildiği odanın penceresinden atlayıp intihar ettiği söylendi. Aradan 48 yıl geçmesine ve ailesinin intiharı kabullenmesine rağmen, Gedik`in öldürüldüğü iddia edilir...


Gedik`le ilgili son iddia, Yeni Aktüel`in geçen haftaki sayısında `27 Mayıs`ın dördüncü idamı mı?` başlığıyla yayınlandı. O tarihte Tank Okulu`nda yedek subay öğrencisi olan Fehmi Yücel`in anlattığına göre Gedik, o pencereden atlamış olamazdı, çünkü hem odasının penceresi dubleydi hem de atladığı söylenen cam kırığından kedi bile geçemezdi...

Adnan Menderes Sabetayist bir gizli Yahudiydi (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Adnan Menderes Sabetayist bir gizli Yahudiydi (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)
Adnan Menderes Sabetayist bir gizli Yahudiydi (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

ADNAN Menderes'in eşi Berrin hanımın, meşhur Dr. Nazım beyin yeğeni olduğunu biliyoruz.
Dr. Nazım, ünlü ve ileri gelen Sabataycılardandır, İttihadçıdır ve İzmir suikasti hadisesinde idam edilmiştir.

Bilindiği gibi Sabataycılar üç büyük kabileye ayrılır ve bunların araları hiç iyi değildir; hattâ zaman zaman aralarında dehşetli kapışmalar, hesaplaşmalar olmaktadır. İzmir suikastinde mağdur olup okka altına giren Sabataycılar, Karakaşlara mensuptur; onları ezenler de Kapancıdır. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra da böyle olmuştur.

Peki Sabataycı aşiretler niçin kendi aralarında bu kadar şiddetle çekişiyordu? Bu savaşın ardında büyük menfaatler, ikbal hırsları bulunmaktadır. İslâm tarihine bakınız, Müslümanın Müslümana yaptığını gâvur yapmamıştır. Sünnilerle Şiiler arasında asırlar süren kanlı savaşlarda nice şehirler yıkılmış, ülkeler tahrip edilmiş, kesilen kellelerden tepeler yapılmıştır.

Sabataycıların Yakubiler kolu, Kapancılara karşı Karakaşları desteklemektedir. Son birkaç yılda Türkiye Sabataycıları içinde, kapalı kapılar ardında hayli gizli ve çetin müzakereler yapıldı, üç aşiretin ileri gelenleri anlaşmaya, uzlaşmaya çalıştılar, lakin anlaşamadılar. İsmini vermek istemediğim bir Sabataycının Cumhurbaşkanı seçilmesi isteniyordu. ABD dışişleri bakanı Madamın da desteği alınmıştı. Lakin birbirine rakip ve hasım üç dönme aşiretinin kurmayları bu hususta bir türlü uzlaşamadılar. Sabataycı aday dışarıdan da baltalandı ve ülkenin başına geçme hayalleri söndü.

Gelelim Berrin hanım ile Adnan beyin durumuna. Adnan Menderes aile içi bir izdivaç yapmıştır; Evliyazadeler ailesindendir; hanımı da aynı aileye mensuptur. İzmir suikastinde asılan Maliye nazırı Cavid bey Sabataycıların en mutaassıp kolu olan Karakaşlara mensuptur. Dr. Nazım bey de Karakaşlar'dan Berrin hanım ve Adnan Bey de... Bir bomba daha: 27 Mayıs darbesinden sonra asılan dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu da... Asılanlar Karakaş, asılmalarına yol açanlar Kapancı...

Adnan Menderes'ten metresinin kocasına: "Karını boşa, ben alacağım!" (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)




Menderes’i tanıyalım.

İşte bir Adnan Menderes klasiği; bir çok kere evlilik dışı yasak ilişki(zina) yaşamış. Hem de devletin ve milletin paralarıyla bunlara evler de almış. Yetmemiş evli kadınlarla bile zina etmiş. Hem de kocalarının evde olduğu zamanlarda... Hem de resmi araçlarla, eskortlarla gitmiş bu zina törenlerine...

Günümüzde Tayyip Erdoğan’ın biz Müslümanlara çok büyük bir lider gibi gösterilmesi gibi o zamanlarda da Adnan Menderes halka kurtarıcı, büyük dava adamı gibi sevdirilmişti… Oysa Adnan Menderes hem aile bağları olarak Yahudi kökenliydi, Sabetaycıydı hem de yaşam tarzı olarak gayr-i İslami hatta gayr-i insani idi…

Artık ülkemizde Müslümanların popülist bakış açılı değerlendirmeleri bir kenara bırakıp gerçekçi bir tarih ve dava anlayışına sahip olma zamanı geldi de geçti bile…


_______


Genç bir kadın. Henüz 25 yaşında. Bir gece, bir davette başbakanla tanışıyor. Daha doğrusu başbakan onu uzaktan görüyor, elinden tutuyor ve bahçeye çıkarıyor. Sonra saatlerce dolaşıyorlar. Film gibi değil mi? Opera sanatçısı Ayhan Aydan ve Adnan Menderes’in tanışmaları aynen böyle cereyan ediyor... Ancak Ayhan Aydan, bu ilişkiyle ilgili adeta sessizlik yemini etmişti. Birkaç istisna dışında kimseyle konuşmamıştı. Bunlardan biri eski bakan, yazar Yılmaz Karakoyunlu’ydu. “Hatırla Sevgili” dizisinin danışmanlığını da yapan Karakoyunlu, uzun uğraşları sonucunda Ayhan Aydan’la bir dizi görüşmede bulunmuş ve edindiği bilgilerle “Yorgun Mayıs Kısrakları” romanını yazmıştı. Böylece biz de kendisiyle geçen hafta sonsuz bir suskunluğa gömülen Ayhan Aydan’ı yani Cumhuriyet tarihinin en gizemli kadınlarından birini konuşabilme fırsatı bulduk


Çok zeki, asil ve aranılan bir kadındı

Cumhuriyet tarihinin en gizemli kadınlarından biriydi Ayhan Hanım. Siz onunla tanıştınız. Nasıl biriydi?
Çok zekiydi. Sorduğum bir sorunun yanıtının başka hangi soruya varacağını tahmin eder, onu da kapsayarak konuşurdu. Müthiş bir gözlem yeteneği vardı. Hiçbir zaman gözü yaşlı olmadı. Yaşadıklarını anlatırken kendinden geçmedi. Vakur ve gururluydu. Ama en önemlisi olayları anlatırken, olayların içinde oturup çeperindekileri kendi etrafında döndürecek bir kabiliyete sahipti. Böyle bir kadından bir erkek çok hoşlanır. Çok da güzel bir kadındı. Tavırlarından da anlıyorsunuz ki her şeyiyle güzel bir kadındı. Ayrıca karşı tarafı kötüye kullanmayan... Ama darbe yemiş bir kadındı da. Bu darbe Adnan Bey’in diğer kadınla (Suzan Sözen) sürdürdüğü ilişkiydi...


Neden?



Adnan Bey, onunla tanışmadan önce de çapkındı. Hatta 1946’da dönemin derin devleti, Adnan Bey henüz başvekil değilken, çok iyi bir hatip, çok iyi muhalefet yapıyor diye “Nedir bu adamın hayatı, araştırın” demiş ve sevgilisi Mukaddes Hanım’la hangi saatte ne yapıyor öğrenilmişti. Bunlar devlet zabıtlarında vardır.
Ayhan Hanım, Menderes’in diğer ilişkilerini nasıl karşılıyor?
Çevresindekiler Adnan Bey’in ilişkilerinden onu haberdar ediyor. Ama Ayhan Hanım, Adnan Bey’i onu o kadar seviyor ki, “Yeter ki senden bir çocuğum olsun” diyor. Yani “Eşini boşa, beni al” gibi bir talebi yok. Şunu da unutmamak gerek; Türkiye’de başbakan sevmeye hazır, on binlerce değil yüz binlerce kadın bulursunuz. Türk kadını otoriteyi sever. 1950 koşullarında bir başbakanı sevmek ise fevkalade önemli bir hususiyet. Ayhan Hanım bunun da farkındaydı. Ama bu hiçbir zaman Adnan Bey’den bir şey talep etmek tarzında olmadı. Yani “Ahmet’i oradan al, buraya koy gibi.”

Her ne kadar Ayhan Hanım aşık olsa da bu çok zor bir ilişki. Onu bu ilişkide tutan ne?
Ayhan Hanım, o sırada 25-26 yaşında. Adnan Bey ellilerinde... Onun yanında yaşadığı mutluluğu çok iyi tarif edip Ayhan Hanım’a hissettiriyor. Mesela Ayhan Hanım “Küpem kayboldu” diye anlatmıştı; oturup saatlerce arıyorlar. Dikmen’deki gazino kapatılıyor, korumalar falan hep birlikte arabaların farlarını yakıp, küpenin taşını arıyorlar. Ayhan Hanım “Benimle beraber gözlerime baka baka aradı”
demişti.

Aşırı kıskançtı, şoförsüz sokağa çıkarmazdı

Adnan Menderes, metresi Suzan Sözen'in kocasını İstanbul Emniyet Müdürü yapıyor. (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim
Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim


Kendisi Evli, Metresi Evli... Kendinin zaten çocuğu var, metresinin de çocuğu var... Kendi 50, metresi ise 25 yaşında... Metresinden veled-i zina bir çocuk bekliyor ama bu arada İstanbul Emniyet Müdürünün eşini de metres ediniyor, bu adam(!) hiç ama hiç boş durmuyor ve bütün sefil/rezil yaşamına rağmen Müslüman gençliğe kahraman olarak tanıtılıyor: Ali Adnan Menderes...

Can Dündar'dan okuyoruz ve Adnan Menderes'in toplum ahlakını zedeleyecek, genç nesillere kötü örnek olacak bir çok yüz karası kötü hareketini "aşk" ve "sevgi" gibi insani kelimelerle örtmeye çalışmasını kınıyoruz... Menderes'in, metresi Ayhan Aydan'ın hamileliği sırasında yine evli olan İstanbul Emniyet Müdürünün eşi ile de ilişkiye girmesini hiç yorumlamamasını da manidar buluyoruz...

_____

Ayhan Aydan
82 yaşındaki Ayhan Aydan, Menderes'in resmini başucunda saklıyor Her akşam onun için dua ediyorum

Bir dönem Başbakan'ın sevgilisi olmuş Ayhan Aydan, hâlâ onun resmini başucunda saklıyordu. Gerekçesini "Sevgililer Günü"ne yaraşır, sade bir cümleyle açıkladı: "Onu çok sevdim!"
Uçağım İzmir "Adnan Menderes" Havaalanı'na iniyor. Birazdan, havaalanına adını veren Başbakan'ın sevgilisiyle buluşacağım. Ayrılmalarından tam 50 yıl sonra...
1990'da "Demirkırat" belgeselini yaparken aramıştık.
Görüşmek istememişti.
Sonraki yıllar boyunca hem kendisinin, hem Menderes'in akrabalarıyla, yakın arkadaşlarıyla konuştum. Ona dair anıları dinledim.
Adnan Menderes'le aşklarına dair yazılan romanları okudum, sahnelenen oyunları seyrettim.
Yassıada tutanaklarını, gazete haberlerini elden geçirdim.

Gazetecilere yasak kapı
Herkes öykünün bir kısmını biliyordu. Lakin bütün verileri bir araya toplayınca ortaya gerçekten trajik bir aşk hikâyesi çıkıyordu.
Geçen 15 yılda konuya ısrarlı ilgim karşısında birkaç kez telefonla görüşmeye razı olmuştu.
Yüz yüze görüşme ise, nihayet ılık kış güneşinin ısıttığı bugün İzmir'de gerçekleşecekti.
Alsancak'taki deniz manzaralı dairenin kapısını çaldığımda heyecanlıydım.
Bir dönemin tanığıydı içerideki kadın...
Üstelik o dönem kapandıktan sonra kendisi de içine kapanmış, o dönem hakkında konuşmayı, anılarını yazmayı hep reddetmiş, fotoğraf çektirmemiş, evine gazeteci sokmamış, ısrarla susmuş, susmuştu.
Bir ayrıcalığı yaşadığımın farkındaydım.
Rahatsızdı. Geniş, ışıklı salonun kanepesinde uzanmıştı.
Çıkık elmacık kemiklerinin biçimlendirdiği yüz örtüsü yılların yorgunluğunu ele verse de, yarım asır önce opera sahnelerini titreten billur sesi tazeliğini koruyordu.
Evin duvarlarında, 50 yıl önce Başbakan'ı baştan çıkaran o Ava Gardner çehresi gülümsüyordu. Bir de yağlıboya tablolarla son eşinin fotoğrafları...
Sehpalarda biblo filler vardı; başucunda her daim yanında olmuş vefakâr arkadaşları...
Servete boğulmuş bir mazi alameti yoktu ortalıkta; tersine tevazuun işaretleri vardı.

Suskun kahraman

Adnan Menderes yaptı diye zina gizleniyor ve adı da aşk konuyor. (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Ben Onu Çok Sevdim
Ben Onu Çok Sevdim

Menderes’in Zinasını “Aşk” Diye Yazıyorlar!.. Necati Doğru

Yazı ve şiir tarihi boyunca ne kadar çok tarifi yapıldı: Bir eylem. Bir saldırı. Bedensel ihtiyaç. Ruhsal yücelme. Bir av. Duyguyu metalaştırma. Kirlenmenin bir başka yolu. Hürriyetten kaçmanın bir başka aracı. Kendini esir kılmanın cinneti.
Bir duygu.
Bir oyun.
Hormonun dürtmesi.
Bir kişilik gösterisi.
Ruhsal bir problem. Bir mikro görüntü. Bir pataloji. Bir sahne oyunu. Kişinin özveri ihtiyacını; “Senin için ölebilirim” diye ifade edebilmesinin bir başka biçimi.
Saf sevgi.
Bir sahiplenme.
Tekelci bir ihtiras.
Bir bakıma sapıklık.
Aşırı ego şişmesi.
Kişinin “aklın ışığı dışına çıkarak” kendine biçtiği bir seneryo. Travmatik bir deneyim. Bir tür “terapi” diyen de var. Bence en iyi tarifi büyük şair Neyzen Tevfik; “Çıt işitsem gelen odur sanırım…” dizesiyle yapmıştır. Son 20 yıl içinde bizim gazetelerde bazı arkadaşlar; kendilerini “aşkın yazarı” olarak ilan ettiler. TV programları da yapıp, “aşkların belgeselini” makas-macun-kes-yapıştır yönetmiyle çektiler, çekiyorlar.

***

Varsın çeksinler.
Aşk yazarı olsunlar.
Kimseye zararı yok.
Fakat “İnsan Atatürk’ün aşkları…” derken dün gazetelere baktım eski başbakanlardan rahmetli olmuş “Adnan Menderes’in yarı yaşında bir opera sanatçısı kadına devlet desteğiyle kotarılmış zinasını” da cinsel amaç taşımayan saf sevgi unsurlarıyla bütünleşmiş bir yüce aşk diye yazdılar.
Ayıptır!
Aşka haksızlıktır.

Denilecek ki "Evliler de sever." İyi de birader insan her gün yeni birini mi sever? (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Ben Onu Çok Sevdim
Denilecek ki "Evliler de sever." İyi de birader insan her gün yeni birini mi sever?
(Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)


"Büyük aşkın'' bilinmeyen ayrıntıları!
'Menderes, Ayhan Hanım’ı babasından ister gibi kocasından istedi'

Opera sanatçısı ve Adnan Menderes’in ’büyük aşkı’ Ayhan Aydan, dün son yolculuğuna uğurlandı. Aydan’ın ölümüyle bir dönem de kapandı. Yazar Yılmaz Karakoyunlu bu tarihi aşkı, ’Yorgun Mayıs Kısrakları’ eserinde su yüzüne çıkmamış ayrıntılarıyla kaleme almıştı. İşte kitaptan çarpıcı anılar...

Perşembe günü 85 yaşında İzmir Alaçatı’da hayatını kaybeden Ayhan Aydan kuşkusuz Türk operasının en önemli seslerinden biriydi. Ancak adını asıl duyuran, Adnan Menderes’le yaşadığı aşk oldu. Korkunç Yassıada Günleri’nde sevdiği adamı, herkesi tir tir titreten Başyargıç Salim Başol’un karşısında “Ben bu adamı sevdim hâkim bey, siz sevginin ne olduğunu bilir misiniz?” sözleriyle savunacak kadar güçlüydü aşkı. Ve aynı ölçüde karşılıklıydı. Adnan Menderes, evli olmasına rağmen ilişkisini saklamadı. Hatta “Yorgun Mayıs Kısrakları” adlı anı romanı kaleme alan Yılmaz Karakoyunlu’nun deyimiyle, “Babasından ister gibi istedi, Ayhan Hanım’ı kocasından...” Menderes’in asılmasının ardından neredeyse yarım asır sürecek bir sessizliğe gömülen Ayhan Hanım, ilk kez Karakoyunlu’ya anlatmıştı anılarını. İşte kitaptan yasak aşkın en mahrem ayrıntıları...

Evliliği nihayete erdireceğim

Ayhan Hanım eşinden (Orkestra şefi olan Hasan Ferit Alnar) boşanmak istiyordu. Adnan Bey de aynı fikirdeydi. Ve Adnan Menderes, “Ferit Bey’le bizzat görüşeceğim” diyordu. Görüştü de (Başbakanlık makamında)... Menderes, Ferit Bey’i kapıda karşılamış, oturuncaya kadar da ayakta beklemişti. Söze Ferit Bey başlamıştı: “Bahsedeceğiniz meseleye birkaç gün önce vakıf oldum. Bir tesadüf bende bu sarsıntıyı yarattı. Doğrusu bu ilişkiyi daha duygu safhasındayken bilmek isterdim.”

Adnan Bey’in ikram ettiği sigarayı aldı ama yakmadı. Kül tablasının yanına koydu: “Bu ilişkiyi sadece sizin cesaretinizin sağlamış olmasını mümkün görmüyorum. Ayhan’ın kolayca farkına varılmayan bir apaş yanı vardır. Münasebetlerinizin çok ilerlediğini ve hatta ev halkının desteğini bile aldığınızı öğrendim. Evliliğin nihayete erdirilmesi için avukatıma talimat verdim. En kısa sürede bu karar alınacaktır. Bu arada sizin de ziyaretlerinizi seyrekleştirmeniz hepimizin haysiyeti açısından takdire şayan davranış olur.”

Adnan Bey ne diyeceğini şaşırmıştı. İnisiyatifi Ferit Bey ele almış ve görüşmeyi istediği gibi sonuçlandırmıştı. Adnan Bey bu görüşmeyle ilgili olarak arkadaşı Ethem Bey’e, “Beni hiç yormadı. Hiçbir ricama hacet kalmadan istediklerimin hepsini verdi. Ama beni görüşmekten men etti” demişti...

İnönü: Gömün bu bahsi

Adnan Menderes'te metres çok boldu. Evliymiş-bekarmış hiç fark etmezdi. (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Adnan Menderes'te metres çok boldu. Evliymiş-bekarmış hiç fark etmezdi. (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)
Adnan Menderes'te metres çok boldu. Evliymiş-bekarmış hiç fark etmezdi.
(Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Çok büyük dava adamı olarak tanıtılan, sağ görüşün idollerinden biri haline getirilen, yıllarca dava gençliğine "büyük" olarak gösterilen Menderes'in fermuarı o kadar bozuktu ki...


____


ADNAN MENDERES’İN 55 YILDIR GİZLİ KALAN ‘MUKADDES’ EMANETİ

Adnan Menderes'in Metresi Ayhan Aydan Kimdir? (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Adnan Menderes'in Metresi Ayhan Aydan Kimdir? (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)
Adnan Menderes'in Metresi Ayhan Aydan Kimdir? (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Opera sanatçısı Ayhan Aydan, İzmir'in Çeşme ilçesi Alaçatı beldesindeki evinde vefat etti. Solunum yetmezliği hastalığı bulunan 85 yaşındaki Aydan, öğle saatlerinde yaşamını yitirdi. Adı hep Adnan Menderes ile yaşadığı yasak aşkla gündeme gelen Ayhan Aydan'ın cenazesinin Cuma günü kılınacak namaz sonrası Alaçatı'da defnedileceği öğrenildi.


AYHAN AYDAN KİMDİR?

Adnan 'Menderes'le yattım, kocamı kurtardım (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

Adnan 'Menderes'le yattım, kocamı kurtardım (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)
Adnan 'Menderes'le yattım, kocamı kurtardım (Gerçeğin objektifinden: Ben Onu Çok Sevdim)

ADNAN MENDERES'IN AŞK YAŞADIĞI KADINLARDAN BIRI DE SUZAN SÖZEN'DI



Suzan Sözen
Suzan Sözen

Genç bir kadın. Henüz 25 yaşında. Bir gece, bir davette başbakanla tanışıyor. Daha doğrusu başbakan onu uzaktan görüyor, elinden tutuyor ve bahçeye çıkarıyor. Sonra saatlerce dolaşıyorlar. Film gibi değil mi? Opera sanatçısı Ayhan Aydan ve Adnan Menderes’in tanışmaları aynen böyle cereyan ediyor...

Ancak Ayhan Aydan, bu ilişkiyle ilgili adeta sessizlik yemini etmişti. Birkaç istisna dışında kimseyle konuşmamıştı. Bunlardan biri eski bakan, yazar Yılmaz Karakoyunlu’ydu. “Hatırla Sevgili” dizisinin danışmanlığını da yapan Karakoyunlu, uzun uğraşları sonucunda Ayhan Aydan’la bir dizi görüşmede bulunmuş ve edindiği bilgilerle “Yorgun Mayıs Kısrakları” romanını yazmıştı.

Böylece biz de kendisiyle geçen hafta sonsuz bir suskunluğa gömülen Ayhan Aydan’ı yani Cumhuriyet tarihinin en gizemli kadınlarından birini konuşabilme fırsatı bulduk.

Çok zeki, asil ve aranılan bir kadındı

Cumhuriyet tarihinin en gizemli kadınlarından biriydi Ayhan Hanım. Siz onunla tanıştınız. Nasıl biriydi? 
Çok zekiydi. Sorduğum bir sorunun yanıtının başka hangi soruya varacağını tahmin eder, onu da kapsayarak konuşurdu. Müthiş bir gözlem yeteneği vardı. Hiçbir zaman gözü yaşlı olmadı. Yaşadıklarını anlatırken kendinden geçmedi. Vakur ve gururluydu. Ama en önemlisi olayları anlatırken, olayların içinde oturup çeperindekileri kendi etrafında döndürecek bir kabiliyete sahipti. Böyle bir kadından bir erkek çok hoşlanır. Çok da güzel bir kadındı. Tavırlarından da anlıyorsunuz ki her şeyiyle güzel bir kadındı. Ayrıca karşı tarafı kötüye kullanmayan... Ama darbe yemiş bir kadındı da. Bu darbe Adnan Bey’in diğer kadınla (Suzan Sözen) sürdürdüğü ilişkiydi...


Neden?

Adnan Bey, onunla tanışmadan önce de çapkındı. Hatta 1946’da dönemin derin devleti, Adnan Bey henüz başvekil değilken, çok iyi bir hatip, çok iyi muhalefet yapıyor diye “Nedir bu adamın hayatı, araştırın” demiş ve sevgilisi Mukaddes Hanım’la hangi saatte ne yapıyor öğrenilmişti. Bunlar devlet zabıtlarında vardır.

Ayhan Hanım, Menderes’in diğer ilişkilerini nasıl karşılıyor?
Çevresindekiler Adnan Bey’in ilişkilerinden onu haberdar ediyor. Ama Ayhan Hanım, Adnan Bey’i onu o kadar seviyor ki, “Yeter ki senden bir çocuğum olsun” diyor. Yani “Eşini boşa, beni al” gibi bir talebi yok. Şunu da unutmamak gerek; Türkiye’de başbakan sevmeye hazır, on binlerce değil yüz binlerce kadın bulursunuz. Türk kadını otoriteyi sever. 1950 koşullarında bir başbakanı sevmek ise fevkalade önemli bir hususiyet. Ayhan Hanım bunun da farkındaydı. Ama bu hiçbir zaman Adnan Bey’den bir şey talep etmek tarzında olmadı. Yani “Ahmet’i oradan al, buraya koy gibi.”

Her ne kadar Ayhan Hanım aşık olsa da bu çok zor bir ilişki. Onu bu ilişkide tutan ne? 
Ayhan Hanım, o sırada 25-26 yaşında. Adnan Bey ellilerinde... Onun yanında yaşadığı mutluluğu çok iyi tarif edip Ayhan Hanım’a hissettiriyor. Mesela Ayhan Hanım “Küpem kayboldu” diye anlatmıştı; oturup saatlerce arıyorlar. Dikmen’deki gazino kapatılıyor, korumalar falan hep birlikte arabaların farlarını yakıp, küpenin taşını arıyorlar. Ayhan Hanım “Benimle beraber gözlerime baka baka aradı”
demişti.

Aşırı kıskançtı, şoförsüz sokağa çıkarmazdı

Adnan Menderes'in metresliğinden erotik kitap yazarlığına; Suzan Sözen (Gerçeğin objektifinden 'Ben Onu Çok Sevdim.")

Adnan Menderes'in metresliğinden erotik kitap yazarlığına; Suzan Sözen (Gerçeğin objektifinden 'Ben Onu Çok Sevdim.")
Adnan Menderes'in metresliğinden erotik kitap yazarlığına; Suzan Sözen
 (Gerçeğin objektifinden 'Ben Onu Çok Sevdim.")

Türk Erotik edebiyatının anası sayılan Suzan Sözen, Adnan Menderes ile yaşadığı gayrimeşru ilişki nedeniyle edebiyat tarihinde yok sayıldı.

Yazdığı kitaplar değil, seks bağımlılığı ve erkekleri ayartan güzelliği konuşuldu.
Oysa o hep “büyük bir yazar” olmak istemişti.
İngilizce ve İtalyanca yayınlandı kitapları ama o yok sayıldı ve adı Millet Meclisi’nde gavur metresolarak anıldı.

Erotik özgürlükçü tutumu ve “topluma aykırı” davranışları nedeniyle Fransız erotik edebiyatının usta kalemlerinden Françoise Sagan‘a benzetilen Suzan Sözen, 2002 yılında vefat etti.



Ben Onu Çok Sevdim. Adnan Menderes, Ayhan Aydan, Suzan Sözen, Metres, Sevgili, fahişe, gerçekler. İzle, son bölüm, oku,
Ama o güne kadar çok acayip şeyler yaşadı…
Suzan Sözen’in babası Şevkati Bey, (Sabetayist gizli Yahudilerin cemaat okulu olan) Işık Lisesi’nden mezun olduktan sonra Samsun‘a gidip tütün ticareti yapmaya başlamış. Bir süre sonra oradan sıkılıp Leyla Umar’ın babası olan İhsan Umar ile Rusya’ya gidip gelmeye başlamış.

Bu sırada Suzan’ın annesi olan ilk Rus kadın pilotu Galinaile tanışmış ve Suzan dünyaya gelmiş. Şevkati bey ikisini de alıp Türkiye’ye dönmüş.

Şevkati Bey, ölünceye kadar Cumhuriyet Gazetesindeçalışıyor ve İhsan Umar’ın teşvikiyle bir kahvehane işletiyor.

Notre Dame de Sion’u bitiren ve güzelliğiyle geçtiği yeri inleten Suzan’ı Leyla Umar’ın babası İhsan Bey, sekreter olarak yazıhanesine alıyor ve Sözen, burada tanıştığı Nejat Verdi ile ilk evliliğini 17 yaşında yapıyor.
Leyla Umar’a soracak olursak, eski arkadaşı Suzan, ne Nejat Bey’i ne de bir başkasını asla sevmiyor. Çünkü bencil, büyüyle uğraşanve kötü kalpli biri olarak hatırlıyor Suzan’ı… Orasını bilemeyiz ama hikaye şöyle devam ediyor…

Bu güne değin en çok tıklanılanlar